Danıştay'ın Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine dair Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kararının yürütülmesinin durdurulması talebini oy çokluğu ile reddettiği bilgisine ulaşıldı. Konu hakkında Danıştay 10. Dairesi’nde aralarında İyi Parti, Cumhuriyet Halk Partisi ve sivil toplum kuruluşlarının da bulunduğu tüzel ve gerçek kişiler tarafından 220 dolayında dava açıldığı biliniyordu. Açılan bu davalarda çekilme kararının iptali ve yürütülmesinin durdurulması talep edilmiş ve gelişmeler merak konusu olmuştu. İşte Türkiye'nin İstanbul sözleşmesinden çekilmek istemesi ve Danıştay'ın konu hakkında vermiş olduğu karar hakkında detaylı bilgiler…
Son olarak Danıştay 10. Dairesi’nin çekilme kararının resmen yürürlüğe gireceği 1 Temmuz tarihi öncesinde yürütmenin durdurulmasını reddettiği bu olay gündemde yer aldı. Oy çokluğu ile alındığı öğrenilen bu karar hakkında sözleşmenin 80. Maddesinin yürütme organına yani Cumhurbaşkanı’na fesih yetkisi verdiği vurgusu yapıldı.
Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi ile ilgili olarak Anayasa’nın 104. Maddesine göre uluslararası antlaşmaları onaylama yetkisinin cumhurbaşkanına ait olduğu belirtilen karar hakkında Cumhurbaşkanı yeni ve değişen koşullar itibarı ile onaylamaktan tamamen vazgeçebileceği gibi onaylamayı erteleyebileceği de ifade edildi.
Cumhurbaşkanlığı tarafından dün Danıştay'a gönderilen 7 sayfalık savunmada Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptali istemi ile açılan davaların haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğu gerekçesi ile reddi istendiği bilgisine ulaşıldı. Danıştay’a, Cumhurbaşkanlığı tarafından gönderilen 7 sayfalık savunma ile ilgili merak edilenler haberimizin devamında yer almakta.
Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının münhasıran Cumhurbaşkanın yetkisine tabi olması sebebi ile yargı denetimi dışında olduğu da açıklandı. Bunun yanı sıra sözleşmenin Cumhurbaşkanlığı kararı ile feshedilmesinde Anayasa aykırılık bulunmadığı vurgusu da gerçekleşti. Aynı zamanda sözleşmeden çekilme kararının “kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi hususunda hukuki olarak ya da uygulama bakımından bir eksikliğe yol açmayacağı” da belirtildi.